"Belediyeler iktidar için çok önemli"

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Politik'te Ali Bilge, ABD'de 20 Ocak tarihinde başlayacak ikinci Trump dönemi ve İmralı süreci ile devam eden görüşmelere odaklanıyor.

""
Ekonomi Politik: 13 Ocak 2025
 

Ekonomi Politik: 13 Ocak 2025

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Günaydın Ali Bey, merhabalar!

Ali Bilge: Merhaba Ömer Bey, merhaba Özdeş!

Özdeş Özbay: Günaydın!

A.B.: Açık Radyo.

Ö.M.: Apaçık Radyo.

A.B.: Evet.

Ö.M.: Yeni bir ödülün de hemen arkasından konuşuyoruz; Diyarbakır’daydık, Cumhurbaşkanı da orada iken biz de oradaydık ve bize bu sene aldığımız dokuz ödülden birini Basın Özgürlüğü Ödülü’nü Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti verdi. “30 yıldır başardıklarına karşın Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından karasal yayın lisansı iptal edilen Açık Radyo’ya verdik,” dediler. Güzel bir törendi, çok kalabalıktı, yoğundu ve bir gece kaldıktan sonra dün gece geç vakit İstanbul’a intikal edip şimdi de huzurlara geldik.

A.B.: Kutlarım.

Ö.M.: Teşekkür ederiz.

A.B.: Müzeyi dolduracak kadar ciddi bir ödül olmaya başladı.

Ö.M.: Evet, bu sene sadece yani 2024’ten bahsediyorum, 2024’te dokuz ama toplamda 29 yıl içinde 73 ödül almış olmak da doğrusu hepimize gurur veriyor.

A.B.: Önemli. Öyle bir haftaya girdik ki, sabah Beşiktaş Belediye Başkanlığı’nda 47 kişinin gözaltına alınmasıyla başladı. Ayrıca DEM’li belediyelerden Akdeniz Belediyesi’nin eş başkanları da tutuklandı. ABD’de ciddi bir yangın var, şu andaki durumu tam bilmiyorum ama daha da genişlemeye de müsait bir yangın olduğu anlaşılıyor. Sanıyorum bu fiziki yangınla birlikte 20 Ocak sonrasındaki gelişmelere odaklanacağız.



20 Ocak’ta Trump devralacak, 20 Ocak aynı zamanda Davos zirvesi de başlıyor. Davos zirvesine Trump gelemez ama ekibinden gelecek olanlar özellikle Avrupa ile yaşanan son gerginlikler üzerinden dünyaya ve Avrupa’ya bazı mesajlar verebilirler. Trump’ın da ilk 100 gün programı muhtemel açıklanacaktır. Trump’ın ilk dönemi otokrasi provası gibiydi, önümüzdeki dönemde otokratik düzenlemelere tanık olacağız gibi... Sonuçta Trump bir hükümlü, bir hükümlü ABD başkanı oldu, göreve başlayacak ve diktatör olma arzusuna da sahip bir hükümlü. Zaten ABD’de bu seçimler de tiran olma isteğine sahip bir kişiyle referandum niteliğindeydi ama ABD halkı böyle bir portreyi seçti. Son dönemde seçimlerden çıkan tiranları yaşıyoruz. Trump’ın davasına bakan son savcı da istifa etti bildiğim kadarıyla, önümüzdeki dönem ABD’de ciddi olarak hem hukukun, hem de insan haklarının gerilemesine tanık olabiliriz. Geçen hafta ABD Temsilciler Meclisi’nin son kararı Uluslararası Ceza Mahkemesi üzerine oldu, dünyanın halini göstermesi açısından ibretlik bir karar. İsrail başkanı Netanyahu ve diğerleri hakkında savaş suçlusu olması nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi kararına karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yaptırım getiren ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni toptan ortadan kaldıran bir karar metnini kabul etti.

Ö.M.: Evet, Uluslararası Ceza Mahkemesi son derece fevkalade önemli bir görevi olmasına rağmen artık tamamen sembolik bir hale gelmişti, işi olmayan bir kurum haline gelmişti. Şimdi artık onu da ortadan kaldırıyorlar galiba.

A.B.: Evet, hatta alınan karar sadece İsrail’i kapsamıyor; NATO ülkelerinden de herhangi bir kişi örneğin Türkiye’den, Uluslararası Ceza Mahkemesi bir karar verdiğinde de bu nedenle de Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yaptırım uygulanabiliyor. Sadece ABD ve İsrail’le ilgili değil; NATO müttefikleri için Uluslararası Ceza Mahkemesi bir karar alır ise, ABD de alınan son karar UCM yaptırımları onlarında kapsıyor

Kanada - Grönland meselesi gündeme de geldi. Grönland’ı satın almayı, Kanada’ ın ABD’ye ilhak etmesi gerektiğini söylüyor, satın alma isteğini dile getiriyor Bu ciddi gerilimlere sebebiyet verecek hususlar - nitekim hemen de verdi. O yüzden Davos zirvesinde bu konular gündeme gelebilir. Geçen yüzyılda İngiltere’nin, Avrupa’nın tahtına oturmuştu ABD, bu sefer tahtına oturduğu eski dedelerini esir alacak gibi gözüküyor. Grönland meselesini daha önce de gündeme getirilmişti. Trump, satın alma hususunu sanıyorum 2019’da gündeme getirmişti.

ABD, Alaska’yı 1867 yılında Ruslardan satın almıştı.

Ö.M.: Evet.

A.B.: Hem de 7,2 milyon dolara satın aldı. Satın alma geçmişi olan bir ülke ABD. O zamanki Rusların hissedarı olduğu bir şirket, Rus-Amerikan şirketi tarafından Alaska yönetiliyordu, Kırım harbi sonrasında Rusya ekonomisi dar boğaza düşmüştü ve İngiltere işgal etmek istiyordu. O zaman da Rusya ve ABD ilişkileri çok gelişkindi, Ruslar ABD’ye sattılar Alaska’yı. 40 yıl sonra da Rusya’dan devrim oldu. Eğer satmasalardı, ABD kıtasında sosyalist cumhuriyetlerden biri olabilirdi. Yani böyle konulara, satın almalara alışkın bir ülke ABD. Hangi başkan döneminde olduğunu bilmiyorum, galiba Abraham Lincoln’ün suikasta uğramsı ve öldürülmesinden sonraki başkan olması lazım. Önümüzdeki dönemde programlarımızın bir köşesi mutlaka, Trump’ın ve ekibinin ABD’deki tiranlığına, dünyaya ilişkin söyledikleriyle, yaptıklarıyla geçecek gibi görünüyor.



Tabii geçen haftadan gelen devam eden İmralı meselesi var. Nihayetinde üç buçuk ay sonra Sırrı Süreyya’dan, ‘Bu çözüm değil, barış süreci’ diye bir cümle duyduk. Aynı zamanda bu ekip, Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a ve diğer eski HDP’li tutuklu eş başkanlara gittiler.

Demirtaş’ın görüşme sonradır açıklamasını iyi okumak gerekiyor. Demirtaş, tabii ki bu süreci desteklediğini belirtmekle birlikte, ciddi uyarılarda da bulunuyor. Uyarılarının başında, en önemlisi şeffaflık geliyor, bu sürecin şeffaf işlemesi gerektiğini ve aynı zamanda ‘Bu sürece ısrarla isim konulmasından kaçınılsa da demokratikleşme, barış ve kardeşlik olması lazım’ diyor. Öcalan’ın tabii ki çağrısını destekliyor ama ‘Çağrının inisiyatifi kendisine aittir ama aynı zamanda bu sorumluluk da iktidardır’ diyor, iktidarın açık olması gerektiğini vurguluyor. Demokrasi, özgürlükler, eşitlik, adalet ve temel insan hakları için barışçıl, sivil ve siyasi mücadeleyi büyütmek gerektiğine işaret ediyor yani içinin doldurulması gerektiğini söylüyor, iktidarın açık olmadığına da işaret ediyor.

Ö.M.: Evet, sizin de altını çizdiğiniz gibi, ‘Bizim açımızdan bu süreç demokratikleşme, barış ve kardeşlik sürecidir. Dönemin en hassas konusu kamuoyu desteğidir. Bu nedenle şeffaflık son derece önemli. Arka planda yatan hiçbir şeyin de gizli kalmaması gerektiğini ve heyetimizin şeffaflığın gereği olarak Meclis’teki siyasi partileri bilgilendirmesi, önümüzdeki günlerde de STK’ların siyasi ve toplumsal çevreleri bilgilendirecek olması değerlidir’ demiş. “Ayrıca barış dilinin tüm çevrelere hakim olması da önemlidir; bu konuda konuşan herkes tehdit, şantaj, aşağılama dilinden ve provokatif söylemlerden uzak durmalı. Yenme ve yenilme üzerinden boş ve anlamsız bir retorik oluşturmak yerine herkesin, hepimizin kazanacağı ortak bir gelecek üzerinde durulmalıdır’ diye ekliyor Demirtaş.

A.B.: Bu destek mesajının içeriğinde işaret edilen hususlara iyi bakmak, incelemek lazım. İktidar tarafının net olmadığını ve çerçevesinin çizilmediğini, içinin doldurulmasına ihtiyaç olduğunu söylüyor

AKP kurucularından Bülent Arınç’ın da bazı açıklamaları oldu. Arınç, enteresan bir portredir, onun için bu açıklamalara da yer vermekte fayda var. ’Dünya Türk olsun’ diyen bir partiden, karttan-kurttan bahseden bir partiden böyle bir anlayış gelmesini yadırgıyor ve ayrıca, ‘‘Silah bırakıldığını açıklasın’ deniyor, bu işin sadece %10’udur, peki %90 ne olacak?’ diyor. Aynı zamanda şunu da söylüyor, ‘Bu çağrıyı nereye yapacaksınız? İçeride terörist kalmamış, ben Süleyman Soylu’nun yalancısıyım. Güneyde, rivayete göre Suriye’de 40-100 bin arasında silahlı gruplar var, bunlara deneme/yanılmalarla gidemeyiz’ diyor. ‘ madem MHP bu işe öncülük etti, o zaman MHP bir komisyon kursun, iş MHP tarafından yürütülsün. Bu konuda yetenekli ve deneyimli değil ama madem teklifi onlar başlattı onlar sürdürsünler’ diye ekliyor. ‘Aynı zamanda DEM heyetinin – bir anlamda topal ördeğe benzetiyor - gidenlerden bir tanesinin belediyesine kayyum atanmış – Sırrı Süreyya’yı kastediyor- davası sürüyor, her an içeri girebilir’ diyor yani dokunulmazlığı gidebilir anlamında söylüyor. Arınç’ın eleştirileri de önemli. Hafta sonunda siz Diyarbakır’dayken Erdoğan da Diyarbakır’daydı. Konya’da yaptığı açıklamada Tuncay Bakırhan, ‘Hiçbir zaman bu kadar çözüme ve barışa yakın olmamıştık’ diyen DEM Genel Başkanı şuna işaret etti, ‘Böyle olmaz, bir taraftan barış diyorsunuz, bir taraftan Röjova’da katliam yapıyorsunuz, kayyum atıyorsunuz.’ Nitekim bu sabah da Akdeniz belediyesi eş başkanları tutuklandı.

Üstüne üstlük CHP belediyelerinde de Esenyurt’taki gelişmeler Beşiktaş’a sıçradı, bilmiyorum konu ettiniz mi?

Ö.M.: Hayır, fırsat olmadı, bunu dile getirmeniz iyi oldu. Bir de Akdeniz Belediyesi eş başkanı Hoşyar Sarıyıldız görevden alınıp yerine kayyım atandığı haberi vardı, ona da değinemedik.

A.B.: Onlar tutuklandı.

Ö.M.: Evet, tutuklandı.

A.B.: Bir taraftan DEM ve CHP belediyelerine ilişkin operasyonlar genişliyor, Beşiktaş Belediye Başkanı ile birlikte gözaltına alınan 47 kişi içinde tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer de var. Bu muhalif belediyelere yani DEM olsun, CHP olsun baskılar yerel seçimlerden beri devam ediyor. Kayyım atamaları, sosyal güvenlik kurum alacakları nedeniyle ‘silkelenmeler’ gündeme getirildi.

Belediye gelirleri, merkezi bütçeden her ay verilir belediye yasaları çerçevesinde. Belediyelere denetimler arttı, bu kreş meseleleri gündeme geldi, İçişleri Bakanlığı müfettişleri muhalif belediyelerde sürekli çalışıyorlar, baskı sürüyor.

AKP, başta İstanbul olmak üzere iki dönem belediyeleri kaybetti, hep söylerim; Erdoğan ve AKP belediyelerden doğan bir parti ve iktidardır. Dolayısıyla belediyeleri ele geçirmek önemli çünkü Türkiye’de belediyeler mali açıdan çok güçlü.. Türkiye ekonomisinin içindeki belediye payı çok yüksek, belediyeler çok güçlü. Geçen gün Ankara Belediyesi ile görüşüyordum, bu seneki bütçe - EGO ve ASKİ hariç - 100 milyarın üzerinde, İstanbul zaten inanılmaz büyüklükte. Dolayısıyla belediyeler AKP için önemli. Bir de belediyelerden bir veliaht da çıkmadı, AKP içinden de bir veliaht çıkmıyor. Dolayısıyla Erdoğan suni bir teneffüs yaptırıyor partisine, geç olsa da kongreler yapılıyor. Bu yorgun ve doygun AKP’ye kuvvet şurubu verilmeye çalışılıyor ama yetmiyor. Erdoğan dışında partiyi taşıyan, taşıyabilen yok, Erdoğan da en fazla %30 bandına kadar taşıyabiliyor. Bahçeli de yetmiyor, Kürt oylarını imdada çağırıyor yani bütün bu süreçte en önemli husus Kürtlerle bağı kopan AKP’nin Kürtleri bölmesi, Kürtlerin içerisinden yeniden bir akım yaratmaya ihtiyacı var.

Ö.Ö.: Daha önceki iki süreçte tam tersi olmuştu ama her zaman Kürt hareketinin meşrulaştırması, siyasallaşması oraya oyları götürdü, çözüm süreçleri pek AKP’ye yaramadı.

A.B.: AKP’ye kuruluşundan itibaren baktığımızda Kürtleri devşirmiştir.

Ö.Ö.: Ama çözüm süreçleri tam tersi rol oynadı.

A.B.: Çözüm süreçlerini kastetmiyorum, AKP Kürt oylarına ihtiyaç duydu.

Ö.Ö.: Tabii, tabii.

A.B.: %50 barajını aşma süreçleri Kürtlerin AKP’yi desteklemesiyle oldu.

Ö.Ö.: Birinci parti diye ve hatta bölgede, çözüm sürecinde ikinci parti oldu, zaten bir daha da birinci olamadı.

Ö.M.: Olamadı. Ben de şunu ilave edeyim; sabah sözünü ettiğiniz aslında çarpıcı bir gelişmeydi. Mersin’de gözaltına alınan Akdeniz Belediyesi eş başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuri Aslan ile belediye meclis üyeleri Özgür Çağlar, Neslihan Oruç ve Hikmet Bakırhan - onun da soyadı itibariyle bir DEM Parti eşbaşkanıyla bir akrabalığı var mı, bilmiyorum - örgüt propagandası yapmak, silahlı örgüte üye olmak, terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna aykırılık, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet vs. çok sayıda iddia ile sabah baskınlarıyla da beraber çıkarıldıkları nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandıklarını da öğrendik. Belediye meclis üyesi bir tek Yakup Danış, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış T24’ün haberine göre. “Sabahın erken saatlerinden itibaren de Mersin Adliyesi önünde toplanan Barış Anneleri, DEM partililer ve Akdeniz halkı karar açıklanana kadar adliye binası önünde bekleyişini sürdürdü, tutuklanma kararını protesto etti,” diyor haberde. DEM Parti de “Halkın iradesi gasp edilmiştir,” diyor yani son haberler bunlar.

A.B.: Sonuçta iki vektörü izleyebiliriz; biri ‘İmralı silahları bıraksın, gömsün, Meclis’te konuşsun’ demekle başlayan ve Kürt dünyasını harekete geçiren, iktidarla bir masaya oturmaya sevk eden yaklaşım ki bu yaklaşımın arkasında başkanlık süresinin uzatımı nedeniyle Kürt oylarına hem Meclis’te, hem de dışarıda ihtiyaç duyulmasını bir kenara not edelim.

CHP belediyelerine bilhassa Esenyurt ve Beşiktaş belediyelerine yapılan operasyonlar olm Büyükşehir belediyesine kadar gidebilir.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da özellikle Kürt oylarını da alan bir CHP’li, dolayısıyla bu tarafın da dağlanması gerekiyor. CHP’nin içerisine ve DEM üzerine dönük bu ataklar, Kürt oyları üzerine dönük ataklardır. CHP, Ankara ve İstanbul dahil büyük şehirlerdeki başarısını bir şekilde Kürt oylarını kanalize etmekle gerçekleştirmişti. Kürtlerin bölerseniz CHP’yi de halletmiş oluyorsunuz.

Yerel seçimlerden bu yana, genel başkan değişiminden bu yana CHP, izlediği politikalar sonucunda çok parçalı bir görünüm arz ediyor. Bir tarafta İstanbul diyelim, bir tarafta Ankara, bir tarafta genel merkez, bir de eski genel başkan var. Tabii İmamoğlu daha pozitif ayrışıyor, Ankara’da da gözlemliyorum - Ankara’da ofis açılıyor, Belediyeler Birliği’ne başkan oluyor, yurt sathındaki geziler, uluslararası ziyaretler bu anlamda CHP içerisinde pozitif ayrışan İmamoğlu

CHP içerisinde hem Ankara İstanbul belediye başkanları, hem de genel merkez gibi iktidar odakları var, genel merkezin belediyeler karşısında pozisyonu o kadar güçlü değil. Genel merkezin yumuşama ve uzlaşma politikası da iki kuvvetli belediye başkanında pek vücut bulmadı.

Ö.M.: Evet, çok büyük bir belirsizlik var. Süre biterken bir de şunu ekleyeyim; T24’te son dakika diyebileceğimiz, saat 09:00’a doğru gelen bir haberde, CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü büyük bir ihale yolsuzluğu kapsamında gözaltına alındığı haberi geldi. Çok büyük bir haber aslında son dakika haberi olarak.

A.B.: Kastettiğimiz Beşiktaş o.

Ö.M.: %64’ün üzerinde oy alarak Beşiktaş Belediye Başkanı seçilmişti 2024 seçimlerinde. Onun da tutuklandığı yani gözaltına alındığı haberi var.

Ö.Ö.: Daha önce de cemaatle ilişkili olduğu iddiasıyla Beşiktaş Belediyesi’ne kayyım atanmıştı yanlış hatırlamıyorsam.

A.B.: Evet, o dönemde de tutuklandı.

Ö.M.: Büyük bir belirsizlik var.


A.B.: Burada bir taşla iki kuş avlamaya çalışıyor Bahçeli ve Erdoğan, ona dikkat etmek lazım. Bir şekilde İmralı ve DEM iktidarla işbirliğine girer ise bu işbirliği CHP belediyelerindeki yaşadıkları sorunu aşabilirler. Bilhassa İmamoğlu için Kürt desteği azalabilir. Aynı zamanda siyasi ömrüyle biyolojik ömürlerini eşitleyebilirler, daha da uzatabilirler. Urfa’da galiba şarkıcı İbrahim Tatlıses, bütün basını atlatarak soruyu sormuş, “Cumhurbaşkanı da bir dahaki seçimlerde başkan adaylığına varım” demiş Erdoğan dünyanın ve Türkiye’nin hali böyle, burada kapatalım isterseniz.

Ö.M.: Burada kapatalım, çok teşekkür ederiz Ali Bey.

A.B.: Hoşça kalın!

Ö.Ö.: Görüşmek üzere.

Ö.M.: Görüşmek üzere.